Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Anadolu Kültür ve Sanat Meclisi Derneği tarafından bu yıl 7’ncisi düzenlenen “Özgür Gazze” temalı “Siirt Uluslararası Kısa Film Festivali”nin ödül törenine katıldı.
İl Millî Eğitim Müdürlüğü konferans salonunda düzenlenen törende konuşan Bakan Tekin, bu tür festivallerin gelenekselleştirilmesinin kolay olmadığını belirterek festivalin Filistin temalı olarak devam ettirilmesinin çok anlamlı olduğunu söyledi.
Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu vesileyle başta İsmail Heniyye ve Yahya Sinvar olmak üzere Filistin’in meşru davasını savunan tüm lider kadrosuna ve şehadete kavuşan bütün Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bakanlık olarak mayıs ayında ilan ettiğimiz ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ başlıklı müfredat ve program çalışmamızda aslında yapmak istediğimiz şey buydu. Ülkelerinin bağımsızlıkları, özgürlükleri, demokrasileri, hukuk devletleri tehlikeye girdiği zaman canları pahasına ona sahip çıkacak bir kuşak yetiştirmek istiyoruz. Biz atalarımızdan böyle devraldık, gelecek kuşakların, çocuklarımızın ve torunlarımızın da bu bilinçle ve şuurla yetişmesini arzu ediyoruz. Geçtiğimiz yıl 7 Ekim’de saldırılar başladığında hemen akabindeki pazartesi günü okullarımızda Filistin’de zulme uğrayan ve şehit edilen kardeşlerimizin anısına saygı duruşu ile başlamıştık. Bu yıl da 9 Eylül’de okullar başladığında ‘Çanakkale’den Gazze’ye bağımsızlık temalı ilk ders etkinliği ile başladık.”
Bakan Tekin, bu etkinlikleri yaparken çok az bir kitlenin eleştirilerine karşı bütün Türkiye halkının Filistin’in meşru davasına, hem yapılan etkinlikler üzerinden hem de dualarıyla maddi yardımlarıyla destek olduğunu ifade etti.
Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumun yanında olmanın kendileri için bir devlet geleneği olduğunu dile getiren Tekin, şunları kaydetti: “Prof. Dr. Yasin Aktay yaklaşık bir asra tekabül eden süre içinde sadece holokost temalı 255 filmden bahsetti ve bu filmler ilk çekildiklerinde, vizyona girdiklerinde bizler de Yahudilere zulmedildiğine ve bu anlamda mağdur edildiklerine dair bir kanaate kapılmıştık. Ama aradan geçen bir asır içinde bu filmlerin arasında tipik bir mesaj ve yanılsama içerdiğini bugün anlıyoruz ve görüyoruz. Bir başka hususa dikkat çekmek istiyorum, o da şu, şimdi çok yaygın olarak belki hepimizin takip ettiği sanal dizi platformlarının bugünlerde üzerinde başka bir kurgu üzerine çalıştıklarını görüyorum. Aradan bir asır geçtikten sonra öyleydi dememek için şimdi burada, bu kadar sanatçı varken, böyle bir film festivalinde böyle bir temayla konuşurken buna dikkat çekmek istiyorum. Şu an bundan bir asır önce holokost filmlerindeki yanılsamayı yaşadığımız başka bir sürecin içerisinde olduğumuzu düşünüyorum. O da şu an bu platformlarda dini inanç ve akidelerle ilgili çok ince ince sarsıcı filmler ve diziler yapılıyor. Reklam olmasın diye isimlerini söylemeyeceğim ama şu an en az on tane sayabilirim. Devamında kutsal dinlerdeki kıssalar üzerinde tahrifat yapacak diziler var. Buradaki sanatçı dostlarımızdan bunlarla ilgili artık anti tezleri mi, anti filmleri mi olur bilemiyorum, buna dikkat çekmek istedim, holokosttaki tuzağa düşmemek adına.”
“Uluslararası metinler yeniden tartışmaya açılmalı”
Millî Eğitim Bakanı Tekin, İsrail Filistin’e vahşice saldırırken uluslararası hukuku, insan haklarını korumakla mükellef olan örgütlerin onlara referans olan temel metinleri ya ciddiye almadıklarını ya da o metinlerin kurgusunda bir problem olduğunu düşündüğünü belirtti.
Tekin, konuşmasını şöyle tamamladı: “Eğer uluslararası örgütler bu metinleri ciddiye almıyorlarsa o uluslararası örgütler ikiyüzlü demektir. Yok bize anlattıkları gibi o uluslararası metinleri dikkate alıyorlarsa o zaman o uluslararası metinlerde problem var. Tartışmaya açmak istediğim şey şu, başta insan hakları evrensel beyannamesi olmak üzere bütün uluslararası örgütlerin barışı ve hukuku korumak üzere kurguladığını iddia ettikleri uluslararası metinlerin tamamı İslam dünyasının doğunun en zayıf olduğu dönemde uzlaşı ile yapıldığı iddia edilen metinler. Bu uluslararası metinler, içinde yaşadığımız toplumları, İslam toplumlarını, İslam dünyasını, doğu toplumlarının referans değerlerini, toplumsal değerlerini korunması gereken değerler olarak gündemlerine alacak şekilde yeniden kurgulanmalı, yeniden tartışmaya açılmalı diye düşünüyorum. Bunu da bir üniversitenin içinde bulunduğu bir organizasyon olduğu için burada bir kez daha tekrarlamak istedim.”
293 kısa filmin yarıştığı festivalin, en iyi kısa film ödülünü “The Chair” isimli filmiyle Reza Mohammadi aldı. Büşra Baran ve Feyzi Baran “Dilek Kutusu” isimli filmle ikinci, Şeyhmus Abik “Çare” isimli filmiyle üçüncü oldu.
Siirt-Gazze Kardeşlik Ödülü de “No Cut” isimli filmiyle Zahra Arab’a verildi. Daha sonra dereceye girenlere ödülleri takdim edildi.