Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Tanıtım Programı’na katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Ataşehir’deki Ahmet Keleşoğlu Fen Lisesinde düzenlenen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Tanıtım Programı’nda yaptığı konuşmada, yeni modelin öğrenciler, aileler, öğretmenler, ülke ve millet için şimdiden hayırlara vesile olmasını diledi.
Modelin hazırlanmasında emeği ve katkısı olan herkese şükranlarını sunan Erdoğan, “Bundan 21 sene evvel aziz milletimizin iradesini temsilen Türkiye’ye hizmet yolculuğuna başladığımızda dört önceliğimizden birinin eğitim olacağını ilan etmiştik. Bu sözümüze ve ahdimize -hamdolsun- bugüne kadar hep sadık kaldık. Her yıl bütçeden aslan payını eğitime ayırdığımız gibi bu yıl da geleneği bozmayarak yaklaşık 1 trilyon 620 milyar lirayı eğitime tahsis ettik.” diye konuştu.
Erdoğan, eğitime harcanan her kuruşun Türkiye’nin aydınlık yarınlarına yapılan muazzam bir yatırım olduğunun bilinciyle hareket ettiklerini dile getirdi.
Çocuklara daha iyi ve kaliteli, zamanın şartlarına daha uygun eğitim verebilmek için bütün imkânları seferber ettiklerini belirten Erdoğan, eğitimde yapılan hizmetlerin listesinin oldukça kabarık olduğunu kaydetti.
Erdoğan, sadece son bir yılda yaptıkları hizmetleri anlatmaya kalksa bile uzun vakit alacağını, özetin de özeti mahiyetinde bazı rakamları vatandaşlarla paylaşmakta fayda gördüğünü ifade etti.
“20 milyonluk büyük bir aile olduk”
Eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için şartlı eğitim yardımından barınma ve bursların arttırılmasına, ücretsiz yemek hizmetinden ücretsiz ders kitapları ve yardımcı kaynaklara kadar çok kapsamlı adımlar attıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Sadece son bir yılda 19 milyon 600 bin öğretim materyalinin baskı ve dağıtımı yapıldı. Yine bu sene 20 milyon 385 bin adet yardımcı kaynak kitabını, 8-12. sınıf öğrencilerimize ulaştırdık. 2003 yılından bugüne kadar toplam 372 bin 995 adet yeni derslik yapımını tamamlayarak eğitim camiamızın hizmetine sunduk. Geride bıraktığımız bir yılda 13 bin 715 yeni dersliği ülkemize kazandırdık. Derslik başına düşen öğrenci sayısını ilköğretimde 23’e, ortaöğretimde ise 22’ye indirdik. Bu oranlarla OECD ortalamasını önemli ölçüde yakalamış bulunuyoruz. Fırsat eşitliğini güçlendirmek için okul öncesi 5 yaş okullaşma oranını yüzde 95’e, ilköğretimde yüzde 98’e çıkardık. Yaklaşık 19 milyon öğrenci, 1 milyonun üzerinde öğretmen, 74 binin üzerinde eğitim kurumuyla toplam 20 milyonluk büyük bir aile olduk.”
“45 bin öğretmenle tarihin en büyük atamasını gerçekleştirdik”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ailenin her yıl daha da genişlediğine dikkati çekerek, cumhuriyet tarihinin en fazla öğretmen ataması yapan hükümeti olduklarını belirtti.
Öğretmen kadrosunu 800 bin yeni atamayla tahkim ettiklerini dile getiren Erdoğan, “2023 yılının Mayıs ayında tek seferde 45 bin öğretmenimizi öğrencileriyle buluşturduk. Böylece tarihimizin en büyük öğretmen atamasını gerçekleştirdik. Aynı şekilde 4 bin 366 engelli öğretmenin atama işlemlerini tamamladık. İnşallah, bu sene atayacağımız 20 bin yeni öğretmenle eğitim ordumuzu daha da güçlendireceğiz. Millî Eğitim Bakanlığımız, süreci titizlikle ve şeffaf bir şekilde yürütüyor.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece atama boyutunda değil, özlük hakları ve mali imkânlar açısından da öğretmenleri desteklediklerini söyledi.
Söz verdikleri üzere öğretmenlerin ek göstergelerini 3 bin 600’e çıkardıklarına işaret eden Erdoğan; Fatih Projesi’yle 619 bin etkileşimli tahtanın kurulumunu yaptıklarını, üniversiteye girişteki katsayı farklılıklarını giderdiklerini, 4+4+4 sistemiyle eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkardıklarını anlattı.
Meslek okullarına “üvey evlat” muamelesi uygulamasına son verdiklerini, Mesleki Eğitim Politika Belgesi’ni oluşturduklarını belirten Erdoğan, sektör içi okuldan ortaokullarda mesleki yönlendirme atölyelerinin kurulmasına kadar farklı projeleri hayata geçirdiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretmenlik mesleği ve Millî Eğitim Akademisi kurulmasıyla ilgili kanunun hazırlıklarını tamamladık. İnşallah, yakında Meclis’imizde görüşmeleri başlayacak.” bilgisini verdi.
Kur’an-ı Kerim, Hazreti Peygamber’in hayatı ve çeşitli dersleri seçmeli hâle getirdiklerini anımsatan Erdoğan, bu sene seçimlik dersler havuzunu biraz daha genişlettiklerini; “nezaket ve görgü kuralları”, “adabımuaşeret”, “Türk toplumsal yapısında aile” gibi dersleri ilave ederek ailelerden gelen talebi karşıladıklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile konusunun kendileri için hayati öneme sahip olduğunun altını çizerek, “Çok erken yaşlardan itibaren çocuklar küresel kültürün dayatmalarına maruz kalmaktadır. Bunların en başında da cinsiyetsizleştirme projeleri vardır. Çizgi filmlerden sinema yapımlarına, dijital oyunlardan sosyal medyaya kadar pek çok alanda evlatlarımız bu projelerle sık sık karşılaşıyor. Amerika başta olmak üzere birçok Batı ülkesinde ailelerin temel endişe kaynağı, çocukları objeleştiren bu sapkın akımlardır. Hep beraber el ele vererek, küresel cinsiyetsizleştirme belasının önüne geçeceğimize inanıyorum.” diye konuştu.
Bundan 21 yıl önce eğitimle ilgili Türk milletine verdikleri sözü tuttuklarını söyleyen Erdoğan, sadece altyapıda değil uluslararası göstergelerde de çok iyi bir yerde olduklarını, bu başarılarına yenilerini ekleyerek sürdüreceklerini kaydetti.
“Değişim ve yenilenme eğitimin ruhunda, özünde zaten var”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimin amacının zihni açık, ufku açık, yeniliklere açık, bilgiyi ve bilgi teknolojilerini en doğru şekilde kullanabilen, millî değerlerle donanmış, öz güven ve ideal sahibi gençler yetiştirmek olduğunu söyledi.
Bunun için değişimi kaçıran ve gerisinde kalan değil, değişimi yakalayan bir anlayışla hareket etmek gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Dünya değişirken Türkiye nasıl aynı kalmıyorsa, bütün unsurlarıyla eğitim sistemimizin de yerinde sayması beklenemez. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki her gün yeni bir gelişme oluyor, yeni fikirler, yeni buluşlar, yeni yöntemler ortaya çıkıyor. Yapay zekâ ve insansız teknolojiler giderek günlük hayatımızın bir parçası haline geliyor. Teknoloji devrimi karşısında kendini yenilemeyen bireyler, toplumlar ve ülkeler dünyadaki yarışın dışında kalmaya mahkumdur. Dünyanın hızına yetişemeyenler her gün biraz daha geriye gitmekten kendilerini kurtaramazlar. Çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri edinmenin vasıtası da eğitimdir. Değişim ve yenilenme eğitimin ruhunda, özünde zaten var. Yeni bilgiler ortaya çıktıkça ademoğlu yeni sorular ve sorunlarla karşılaştıkça, ihtiyaçlar yenilendikçe eğitimin de buna ayak uydurması, kendini buna uyarlaması beklenir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimin ömür boyu devam eden, yaşayan, canlı ve dinamik bir süreç olduğunun herkesçe gayet iyi bilindiğinin altını çizerek, burada mühim olanın yenilenmeyle birlikte köklerden kopmamak olduğunu ifade etti.
Esas meselenin medeniyet tasavvurunun korunması olduğunu, önemli olanın bu ülkenin varlığının, borçlu olduğu değerlerle olan bağının her şart altında muhafaza edilmesi olduğunu söyleyen Erdoğan; maziden atiye köprü kuran, özgün, esnek ve geleceğe ilişkin beklentileri karşılayan bir anlayışla sürecin yönetilmesi gerektiğini aktardı.
“Cumhuriyet tarihimizin önemli bir bölümünde bize özgü bir eğitim modelimiz maalesef olmadı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce, eğitimin altyapısı gibi temel değerlerinde de sorunlar olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Cumhuriyet tarihimizin önemli bir bölümünde bize özgü, bizi yansıtan bir eğitim modelimiz maalesef olmadı. Eğitim sistemimiz daha çok ezbere ve ezberciliğe dayanıyordu. Hayata hazırlamak yerine sınava hazırlamayı önceleyen, başarıyı sadece buna göre ölçen bir anlayış sisteme damgasını vurdu. Sanata, spora, kültüre, edebiyata hak ettiği değeri vermeyen, düşünmeyi, soru sormayı, sorgulamayı yeterince teşvik etmeyen, daha çok insan formatlamaya odaklı bir eğitim sistemiyle uzun yıllar idare ettik. Yasakçılık ve tek tipleştirme bu dönemin bir başka özelliğiydi. Meslek liselerinin ve imam hatip okullarının katsayı engeliyle önü kesildi. Başörtüsü sadece lisede değil; üniversitede, kamuda bile yasaktı. İktidarlarımız döneminde en çetin mücadeleyi işte bu jakoben, yasakçı ve baskıcı anlayışa karşı verdik.”
Fatih Projesi’nden seçmeli derslere, imam hatiplerin orta kısımlarının açılmasından 4+4+4 sistemine varıncaya kadar eğitimi özgürleştirme yolunda attıkları her adımda belli çevrelerin mukavemetiyle karşılaştıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Açık söylüyorum, birileri bu ülkede yasakların kalkmasını istemediler. Adaletsizliklerin giderilmesini istemediler. Müfredatın zenginleşmesini istemediler. Okullar arasındaki eşitsizliğin kapanmasını istemediler. ‘Göbeğini kaşıyan adam’ diyerek aşağıladıkları insanların çocuklarının kendileriyle aynı imkanlara sahip olmasını hiçbir zaman istemediler. Fakirin fakir, mazlumun mazlum, imtiyazlıların da imtiyazlı olarak devam etmesi için her yolu denediler. Türkiye’de gerçek manada bir sınıfsal değişikliğin gerçekleşmemesi için her şeyi yaptılar. İş dünyasından siyasete, medyadan akademiye uzanan bir yelpazede bu çevrelerin halen kümelendiğini biliyoruz. Eskisi kadar sesleri çıkmasa da bunlar buldukları her fırsatı kullanıyorlar.”
“Güya laiklik maskesiyle kendi zihin dünyalarındaki faşizmi gizlemeye çalışıyorlar”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna geçen günlerde Ankara’daki bir ilçede yeniden şahit olduklarına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Öğrencilerimizin bir sınav öncesinde velileriyle birlikte camiye devam edilmesi veya davet edilmesi, bakıyorsunuz birilerini son derece rahatsız ediyor. Dikkatinizi çekiyorum, burada kimseyi zorlama yok, icbar etme yok, ayıplamak, kınamak yok, sadece gönüllülük esasına göre bir davet var ama aralarında gazeteci, siyasetçi, sendikacı olan kimi çevreler buna bile tahammül edemiyor. Güya laiklik maskesiyle kendi zihin dünyalarındaki faşizmi gizlemeye çalışıyorlar. Laikliği, din ve inanç karşıtlığı gibi anlayan ve bunu herkese dayatan 28 Şubat artıklarına biz bugüne kadar boyun eğmedik, bundan sonra da boyun eğmeyiz.”
Bu ülkenin çocuklarıyla inanç değerleri arasına kimsenin girmesine de izin vermeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, “Milletin evlatlarının ‘Camiye gidiyor, namaz kılıyor, başörtüsü takıyor.’ diye fişlendiği, baskıya uğradığı, ötekileştirildiği kötü günler artık geride kaldı. Televizyon ekranlarından imam hatip okullarımızın öcüleştirildiği günler geride kaldı. Kılık kıyafetinden dolayı insanımızın horlandığı, hakarete maruz bırakıldığı günler geride kaldı. Eski Türkiye’nin kötü alışkanlıklarının tekrar nüksettirilmesine müsaade etmeyiz ve etmeyeceğiz.” diye konuştu.
Erdoğan, geriye doğru baktıklarında bazen içlerinin kan ağladığını dile getirerek geçmişte yapılan yanlışları düşündüklerinde, bu millete boşu boşuna çektirilen acılara üzüldüklerini ifade etti. Erdoğan, “Sırf ideolojik dayatmalar sebebiyle ülkemize kaybettirilen vakte, enerjiye üzülüyoruz. Evlatlarımızın yıkılan hayallerine, karartılan geleceklerine üzülüyoruz. İnanç değerleri ile okulları, üniversiteleri, kariyerleri arasında tercihe zorlanan gençlerimizin yürek burkan hikayelerine üzülüyoruz. Bir avuç azınlığın, sessiz çoğunluğun haklarını nasıl kolayca gasbettiğini gördükçe üzülüyoruz, demokrasimiz adına hicap duyuyoruz. İnşallah, milletimizin ve yarınlarımız olan evlatlarımızın böyle bir duruma düşürülmesine, haklarına, hukuklarına ve özgürlüklerine el uzatılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin gözden çıkarabileceği tek bir evladı bile olmadığına işaret ederek, “Devletimize emanet edilen her çocuk bizim istikbalimizdir, yarınlarımızın güvencesidir. Her güzel, başarılı ve millet menfaatine olan projeye karşı çıkarak bir yere varılmaz. Ortaya yenilikçi hiçbir proje sunmadan, hiçbir öneri getirmeden sadece ‘İstemeyiz!’ diyerek ülkeye ve millete hizmet yapılmaz. Amaç bağcıyı dövmek değil de üzüm yemekse Bakanlığımız ilk günden itibaren bu konuda zaten son derece şeffaf ve açık davrandı. Herhangi bir kısıtlama olmadan herkes kanaatini, eleştirisini, düşüncesini, kaygılarını, özgürce ifade etti. Hiç kimse ‘Ben yaptım oldu.’ anlayışıyla hareket etmedi.” ifadesini kullandı.
“Evlatlarımızın gelecekleri, başarıları ve hayalleri arasına girmeyin”
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin hazırlık aşamasıyla ilgili verileri paylaştığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Tüm bu gerçekler apaçık ortadayken aynı zihin dünyasının ürünü olan argümanların tedavüle konulmasını iyi niyetli görmüyoruz. Maarif… Bu kavramdan nem kapacak kadar milletle ve milletin kökleriyle bağlarını koparmış olanlara söyleyecek söz bulamıyoruz. Pedagojik değil, tamamen ideolojik kaygılarla eğitim hamlemize karşı çıkanları bir an önce kendilerini sorgulamaya davet ediyorum. Bu meseleyi ideolojik kavgalarınıza meze yapmaktan gelin, lütfen vazgeçin. Gelin, evlatlarımızın gelecekleri, başarıları ve hayalleri arasına girmeyin.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de baba olduğunu, dört çocuğunun dördünün de imam hatip mezunları arasında yer aldığını anlatarak, “Bunların içinde Harvard’ı bitiren var, London School of Economics’i bitiren var. Demek ki bak oluyor. Buraları bitirdiler. İmam hatipten oralara geçtiler. Ben bu evlatlarımla iftihar ediyorum. Mesele imam hatibi bitirmek değil, imam hatipten sonra bu yavrularımız nereleri bitirecek, o… Demek ki oluyor ve biz de bu çocuklarımla iftihar ediyoruz. Harvard’sa Harvard, London School of Economics’se London School of Economics… Bak hepsine gidiyorlar ve bütün bunları yaparken de başarı dereceleriyle geliyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin hazırlık aşamasında olduğu gibi uygulama aşamasında da süreci, katılımcı ve kuşatıcı bir anlayışla yürütme arzusunda olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğitim öğretim konusunu günübirlik siyasi tartışmaların çekişme alanından uzak tutalım, yıpratmayalım istiyoruz. Bunda da samimiyiz, hüsnüniyet sahibiyiz. Evlatlarımıza kazandırdıklarına bakmadan sadece ön yargılarından dolayı yeni modelimize karşı çıkanların da yapıcı davranmasını ümit ediyoruz.” dedi.
Erdoğan, eğitim öğretimde yılların, hatta on yılların ihmallerini telafi etmenin çabasında olduklarına dikkati çekerek, “Bireyden aileye, aileden topluma, toplumdan millete uzanan süreçleri nitelikli eğitimle sağlamak için bütün imkanlarımızı seferber ettik. Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir hukuk devleti olması gerçeğinden hareketle öncelikle eğitim öğretim hakkının önündeki engelleri biz kaldırdık. Çok engeller vardı. ‘Kaldırın şu engelleri.’ dedik ve kaldırdık.” ifadelerini kullandı.
Öğrencileri okumaya, araştırmaya, düşünmeye sevk eden bir eğitim öğretim sistemini yerleştirmeye çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, “Eğitim sistemlerinin amacı; iletişim becerisi yüksek, değişime uyum sağlayan, bilgi iletişim teknolojilerini verimli kullanan, kendisiyle ve toplumla barışık, bilgili, bilinçli, bilge ve özgür bireyler yetiştirmektir. Bizim de gayemiz, ülkemizi 2053 ve 2071 vizyonuna taşıyacak, öncü, fıtrat üzere iyilik odaklı, hak ve hakikat aşığı bir nesle sahip olmaktır.” şeklinde konuştu.
“Maarif modelimiz öğrencilerimizin beceri düzeylerine ciddi katkı yapacaktır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Eğitim Bakanlığının ülkenin “Türkiye Yüzyılı” hedefine ulaşmasında öncü rol üstlendiğinin altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Maarif modeli; milletimizin köklü tarihini, kültürünü, değerlerini, geçmişten gelen birikimini merkeze alan bir bakış açısıyla hazırlanmıştır. Modelimiz, uluslararası standartlar gözetilerek günümüz dünyasının ileri bilim ve teknolojiye duyduğu ihtiyacı karşılama amacı taşımaktadır. Yeni müfredatımızla öğrencilerimizin milli, manevi ve insani değerler istikametinde okuyan, düşünen, araştıran, sorgulayan, dikkat ve farkındalığı gelişmiş, eleştirel bakabilen, çözüm odaklı, sorumluluk sahibi, yetkin şahsiyetler olarak yetiştirilmesini hedefliyoruz. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’yle eğitim öğretim sistemimizin merkezine aldığımız insanı, sosyal ve manevi gelişim yönleriyle bütüncül olarak ele alıp, onu bu yönleriyle geliştirmeye çalışıyoruz. Bu anlayışla evlatlarımızın kendilerine, ailelerine ve topluma karşı saygılı, çevreye, canlılara ve eşyaya değer katan sosyal sorumluluk programını eğitimimizin ayrılmaz bir parçası hâline getirdik. Türkiye Yüzyılı Maarif Modelimiz ile öğrencilerimizi yarıştırıcı ve ayrıştırıcı anlayışlardan uzak, bireysel farklılıkları göz önüne alan, onların öğrenme ihtiyaçlarına ve hızlarına uygun farklılaştırılmış öğretim yaklaşımını önemli bir yenilik olarak hayata geçirdik.”
Uluslararası bir izleme sınavı olan PISA sonuçlarını yeterli görmeseler de son dönemlerde yükselişte olunduğunu belirten Erdoğan, bu sınavın öngördüğü becerilerin öğrenciye kazandırılması hususunda dillendirilen eleştirilere de kulaklarını tıkamadıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni müfredata ilişkin, “Maarif modelimiz, beceri örgüsüne dayalı yaklaşımı ile öğrencilerimizin bu beceri düzeylerine ciddi katkı yapacaktır. Modelde ders içerikleriyle öğrenme becerileri ilişkili hale getirildiğinden artık öğrencilerin kendi yeteneklerini keşfetmeleri daha da kolaylaşacak. Müfredatın güncel hayatla bağlantısı kuvvetlendirildiği için öğrencilerin öğrenmelerinin kalıcı duruma gelmesi inanıyorum ki artı olacaktır. Ders içerikleri gözlem, deney ve uygulama ağırlıklı yapılandırıldığından öğrencilerin üst düzey düşünme kabiliyetleri gelişmiş olacaktır. Ders içeriklerinde teknoloji uygulamalarına yer verildiğinden dolayı dijital okuryazarlık başta olmak üzere okuryazarlık becerileri inşallah daha da ilerleyecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Öğretmenlerimizin modeli sahiplenerek başarıyla hayata geçireceklerine inanıyorum”
Maarif modelinde Türkçenin bütün alanlarla irtibatlandırılmış, merkezi konuma oturtulmuş olacağını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece öğrencilerin hem kendilerini ifade etme yetilerinin gelişmesinin hem de kültürel değerlerin nesilden nesile aktarılmasının sağlanacağını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, müfredat içeriğinin bilim, teknoloji ve çevreyle bağlantılı bir yapı esas alınarak kurgulandığına işaret ederek şunları kaydetti:
“Öğrencilerimizin bilim ve teknolojinin sadece tüketicisi değil, aynı zamanda tasarlayıcısı, geliştiricisi, üreticisi olması hedeflenmiştir. Tüm bu çalışmaların nihai gayesi, evlatlarımızı ruh, kalp ve beden bütünlüğünde ahlaklı, cesaretli, iradeli, üretken, merhametli, vatansever, sorgulayıcı, yetkin ve erdemli insanlar olarak yetiştirmektir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi, demokrasiye, cumhuriyete, bizi millet olarak bir arada tutan temel değerlere sahip çıkan, hakka ve hukuka riayet eden bireyler olarak geleceğe hazırlamayı hedefliyoruz. Bu hedeflerin gerçekleşmesinde en büyük görev öğretmenlerimize ve elbette kıymetli ailelerimize düşüyor. Yeni eğitim öğretim döneminde öğretmenlerimizin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni sahiplenerek başarıyla hayata geçireceklerine inanıyorum. Millî Eğitim Bakanlığımız da yeni modelin öğretmenlerimize ve velilere anlatılması, toplumun kanaat önderlerinin desteğinin güçlü tutulması noktasında yoğun bir çalışma yürütecektir.”
Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) yapılacağını da anımsatan Erdoğan, “Yarın ve pazar günü yükseköğretim sınavlarına girecek öğrencilerimize şimdiden başarılar diliyor, Allah zihin açıklığı versin diyorum.” dedi.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin hayırlı olmasını dileyerek, modelin hazırlıktan tekamül aşamasına kadar bütün safhalarında emeği geçenleri tebrik eden Erdoğan, Millî Eğitim Bakanı Tekin ve ekibine üstlendikleri bu önemli sorumlulukta muvaffakiyetler dileğinde bulundu.
Yeni öğretim programı “Köklerden Geleceğe” düsturuyla hazırlandı
Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ise programdaki konuşmasında, “Köklerden Geleceğe” düsturuyla hazırlanan yeni öğretim programının 2024-2025 eğitim öğretim yılında kademeli olarak uygulanmaya başlanacağını söyledi.
Dünyada eğitim öğretim metotları, sistemi, bilgiye erişme ve benzeri hızlı gelişmeler neticesinde bütün ülkelerin rutin aralıklarla müfredatları değiştirme eğiliminde olduğunu dile getiren Tekin, “Biz de 2023 yılı haziran ayında yaklaşık 10 yıl kadar önce başlatılan bir projenin devamı niteliğinde, müfredatlarımızı revize etmek, yeniden hazırlamak üzere bir süreci başlattık.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla, katılımcı bir anlayışla her kesimden görüşe açık olduklarını deklare ettiklerini belirten Tekin, katkı sunan akademisyenlere, sivil toplum örgütlerine, öğretmenlere teşekkür etti.
Toplamda büyük çoğunluğu öğretmenlerden ve akademisyenlerden oluşan 1100 kişilik bir ekiple müfredatı hazırladıklarını ifade eden Tekin, şöyle konuştu:
“Hazırladıktan sonra 26 Nisan itibarıyla da programlarımızı askıya çıktık. Askı esnasında da yaklaşık 1,5 milyona yakın kişi sistemden programlarımızı indirdi, inceledi. Bunlardan 70 bine yakını programlarımıza ilişkin görüşlerini yazılı olarak Bakanlığımıza iletti. Bakanlığımızda kurduğumuz ekipler anbean sisteme görüş geldikçe ilgili genel müdür arkadaşlarımızla paylaşarak süreci yürüttüler. Neticesinde programlarımız onaylandı ve 2024-2025 eğitim öğretim yılının başından itibaren inşallah yürürlüğe girecek.”
Müfredatla ilgili yaptıkları çalışma ve amaçlarından bahseden Tekin, uluslararası raporların tamamında, müfredatlarının ortalama bir OECD ülkesinin müfredatının yaklaşık iki katı yoğunlukta olduğunun yer aldığını belirtti.
OECD ülkelerindeki müfredatla kıyaslamalarda bulunan Tekin, şunları aktardı:
“Bizim eğitim öğretim süremiz onlardan daha kısa olmasına rağmen müfredatımız, yani kazanım sayımız OECD ülkelerinin iki katı düzeyinde. Dolayısıyla bazı bilgileri ‘çocuklar öğrenmesin’ diye değil seviyelerine uygun zamanda öğrenmek üzere ön lisans ya da lisans programlarına aktarmak durumunda kaldık. Böylece programlarımızı sadeleştirmiş olduk. Ne elde ettik? Çocuklarımız, öğrenmeleri gereken şeyi daha sağlıklı öğrenecekler. Öğretmenlerimizin üzerindeki ‘öğretemediniz, öğretemiyorsunuz’ baskısı vardı. Çünkü yetersiz bir zaman dilimiyle sınırlı, çok fazla sayıda öğretmesi gereken şey var ve öğretmenlerimiz doğal olarak bu süreçte eleştiri oklarıyla karşı karşıya kalıyorlardı. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin daha rahat bir şekilde eğitim öğretim sürecini yürütebilecekleri bir hale getirilmiş oldu. Okul öncesinden 12. sınıfa kadar bütün programlara bahsettiğim felsefeyi yansıtacak ortak bir ana felsefe oluşturuldu. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin ana felsefesi oluşturuldu ve bütün programa bu egemen oldu.”
“Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı derslerini sanat odaklı bir yaklaşımla belirledik”
Esnek bir yapı oluşturduklarını vurgulayan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim çok önemsediğimiz bir konu da çocuklarımızın, toplumumuzun eğitim öğretim sürecinden beklediği değerlerle özdeşleşmiş, o değerleri içselleştirmiş bir şekilde yetişmeleri için ‘erdem-değer eylem çerçevesi’ oluşturduk ve bunu programların odağına yerleştirdik. Programlarımız bütüncül bir yaklaşımla hazırlandı. Yani okul öncesine başlayan bir çocuğun 12. sınıftan mezun olduktan sonra gelmesi istenilen seviye bütüncül bir şekilde planlanmış oldu. Okul temelli planlama için imkan sağladık. Özellikle okullarımızdaki zümre öğretmenler kurulunu sürecin ana parçası haline getirdik. Türkçemiz özellikle biraz önce bahsettiğim PISA TIMSS ya da OECD gibi yapılarda ana dil becerileri ve ana dil okur yazarlığı çok önemli bir pozisyonda. Bizim de çok eleştirildiğimiz konulardan bir tanesi. Biz müfredatımızın odak noktasına Türkçenin güzel, açık, sarih bir şekilde verilmesini merkeze yerleştirdik. Kendisini doğru ifade edebilen gençlerin, çocuklarımızın, ailesiyle ve toplumla daha rahat iletişim kuracakları varsayımından hareketle…
Bu noktada şimdiye kadar var olan bir uygulamayı terk ettik ve çocuklarımızın Türkçe ve yabancı dille ilgili becerilerini dört temel beceri üzerinden, yani test sınavlarıyla değil okuma, yazma, konuşma ve dinleme üzerinden ölçmeyi, bu şekilde dili daha iyi öğrenmelerini sağlamayı hedefledik. Ayrıca Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı derslerini sanat odaklı bir yaklaşımla belirledik. Şuur hepimizin bildiği gibi bizim benliğimizin mayası. Şuurla mayalanmış akleden kalpler milli benliğimizi inşa edecektir. Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı dersleri ise bu şuurun öğrencilerimize verildiği ana ortamlardan bir tanesi olacak. Metin tahlilleri üzerinden etkin okur kimliği ve edebi bir zevk kazanmalarını hedefledik. Metin tahlilleri aracılığıyla öğrencilerin, yazarın ve dönemin zihniyetini kavramasına, kendi çağına dair kıyas ve çıkarımlarda bulunmasına imkan sağlamış olduk.”
Programlarda öğrencilerin anlama ve anlatma becerilerine yönelik uygulamaları ön plana çıkardıklarını ifade eden Tekin, öğrencilerin hazırladığı üretim, sanat, edebiyat atölyelerini programların merkezine koyduklarını dile getirdi.
Türkiye’nin özellikle son yıllarda gerçekleştirdiği kalkınma hamlelerinin tamamını müfredatın içerisine koyduklarını dile getiren Tekin, “Ulusal ve uluslararası suların gelecekteki durumu da dahil olmak üzere ‘mavi vatan’, ‘gök vatan’ benzeri bu ülkeye, bu millete ait değerlerin çocuklar tarafından içselleştirilmesi için programlarda uygun yerlerde işlendi.” dedi.
Tekin, “Kamuoyunda çok eleştiriliyor” dediği Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersine çok önem verdiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu dersi Osmanlı modernleşmesinden başlayıp Cumhuriyet tarihi bilinci oluşturacak şekilde bugüne kadarki bir siyasal hayat dersi halini dönüştürmüş olduk. Bunun dışında Filistin başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doğal hinterlandı olarak kabul ettiğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Orta Asya ile çocuklarımızın daha yakın ilişki kurabilmeleri açısından, yani dış politikamızda önemsediğimiz ülkelerle daha iyi ilişki kurabilmesi için programımıza yerleştirdik.
Matematik dersini yine beceri temelli organize ettik. Fen bilimleri dersleri aynı şekilde beceri temelli organize edildi. Fen bilimleri derslerinin içerisinde su, çevre, sıfır atık ve benzeri çağdaş problemler yerleştirilmiş oldu. Sosyal bilimler için 17 beceri alanı tanımladık ve bu beceri alanları çerçevesinde çocuklarımızın sosyal bilimlerde de daha yetkin yetişmesini arzuladık.”
“Bu rahatsızlıkların hiçbirisini ciddiye almıyoruz”
Programlarla ilgili yöneltilen eleştirilere de yanıt veren Tekin, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Akademik başarının da içinde yer aldığı beceri odaklı bir eğitime geçmemizi eleştiriyorlar anladığım kadarıyla. Ya da öğretmenlerimizin sınıfta daha fazla inisiyatif alacağı bir model geliştirmemizi herhalde eleştiriyorlar. Veyahut çocuklarımızın kendilerini, becerilerini geliştirmelerine, dünya ile yarışabilecek bir öğrenme süreci oluşturmamıza herhalde itiraz ediyorlar. Veyahut çocuklarımızın merhametli, çevresine saygılı, erdemli, milli ve manevi değerlerimizi özümseyen bireyler olarak yetişmesini herhalde eleştiriyorlar. Her öğrencinin biricik olduğunu göz önüne alan, farklılaştırılmış bir eğitim felsefesi inşa etmemize karşılar herhalde. Milli iradeyi gasbeden, demokrasimizi gerileten darbelerin ve darbe süreçlerinin programlarımızda var olmasına itiraz ediyorlar anlaşılan. Mavi vatan, gök vatan gibi kavramların coğrafya dersi müfredatımızda yer almasından rahatsızlar anladığım kadarıyla. Ülkemizin savunma sanayisinde katettiği mesafenin çocuklarımız tarafından öğrenilmesi ve bunların öğretilmesinden rahatsızlar anladığım kadarıyla. Çağı yakalayan değil, çağın ötesinde insanlar yetiştirmeyi hedeflememizden rahatsızlar. Bu hedefle uyumlu olacak şekilde çocuklarımızı 22. yüzyıl becerileriyle donatmayı istediğimiz için rahatsızlar anladığım kadarıyla. Bu rahatsızlıkların hiçbirisini ciddiye almıyoruz.
Çocuklarımızın, geçmişinden güç alarak geleceğe yön verecek bir vizyonla yetişmeleri için, önümüzdeki yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapacak şekilde yetişmeleri için, bütün öğretmen arkadaşlarımızla beraber bu süreci canla başta yürüteceğimizi bir kez daha huzurlarınızda öğretmen arkadaşlarımız adına taahhüt ediyorum.”
Programdan notlar
Program sonrası Millî Eğitim Bakanı Tekin tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Bahçelievler Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi’nin cam ve seramik atölyesinde hazırlanan “Kaftan-ı Süleyman” eserinin granit fayansa kumlama tekniğiyle işlenmiş hâli takdim edildi.
Hediye takdiminin ardından öğrenciler hatıra fotoğrafı için sahneye çağrıldı.
Bir kız öğrenci ağlayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sarılırken, Erdoğan öğrenciyle bir süre sohbet etti.