MEB Müsteşarı ve Siyaset Bilimci Doç. Dr. Yusuf Tekin, Yeni Şafak Gazetesinden Nil Gülsüm’e verdiği röportajda gündeme ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Tekin, Türkiye’nin yeni çıktığı seçim ortamını, önümüzdeki süreci ve AYM’nin tartışmalı kararlarını değerlendirdi.
Yerel seçimin gerçekleştiği ortamı ve sonrasını nasıl değerlendirirsiniz?
Kamuoyunda yeni bir manipülasyon süreci başladı. Manipülasyon yapmak isteyenler seçimden önce bütün hazırlıklarını yaptılar, ‘Temiz Seçim Platformu’ benzeri isimlerle platformlar kuruldu, ‘endişe’ler dile getirildi. Tabiri caizse çok partili hayata geçiş sürecindeki seçimlerden birinde bir CHP yöneticisinin söylediği ‘seçimler istediğimiz gibi sonuçlanmayınca milli iradenin tecelli etmediğine karar verdik’ sözünü bugüne taşıyarak, seçim sonuçlarından bekledikleri faydayı elde edemediklerinde kullanabilecekleri argümanlar üretmek için zeminler oluşturuldu. Bugün de bu hazırlıklardan yararlanılıyor. Adeta seçimler bizim istediğimiz gibi sonuçlanmadı, öyleyse milli irade tecelli etmedi diyorlar. Seçimlere ilişkin insanların zihinlerinde soru işaretleri ve belirsizlikler oluşturmak, sistem açısından çok tehlikelidir. Ben genel olarak seçimlerin oldukça güvenli bir biçimde geçtiğine inanıyorum.
Toplum bu propagandaya itibar etti mi?
Ben hem seçim kurullarının ve hem de vatandaşların çok olgun davrandıklarını düşünüyorum. Seçim öncesi çok gergin bir hava vardı. Ortalığı karıştırmak isteyenler, manipülasyon yapanlar zaten seçim öncesinden kendilerini belli ediyorlardı. Çok şükrediyorum ki bunda başarısız oldular
….
Neden AYM yetki alanı dışında olan konularla da gündeme geliyor?
Dünyanın hiç bir yerinde yüksek mahkemeler seçilmişlerin üzerinde vesayet kurumu işlevi görmez. Sadece temel hak ve özgürlükleri güvence altına alır, ihlalleri önler. Türkiye’de bu böyle olmadığı için de AYM’nin bazen bir siyasi partiyi kayırdığına, bazen hükümetleri denetlediğine, bazen kendini yasama organı olarak gördüğüne, sistemin sahibi gördüğüne dair kararları söz konusu.
Mesela?
AYM’nin ilk kararlarından birisi, CHP’nin Haksız İktisaplarının Hazine’ye devrine ilişkin kanunu iptal etmek olmuştur. Mahkeme açıkça partiyi korumuştur. Yine 1995’teki seçim barajına ilişkin kararı AYM’nin kendisini yasama organının yerine koyduğunun bir kanıtıdır. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı’nın görev süresiyle ilgili kararı AYM’nin bir yasama organı gibi davrandığının göstergesidir. Bu çok açık yasama organı şeklinde çalışmaktır.
….
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç 17 Aralık’tan kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, ‘Her ne kadar ismimiz mahkeme ise de yaptığımız iş siyaset’ beyanında bulunmuştu. Bu hususta nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz?
Haşim Bey siyasete adım atmak isteyebilir veya istemez ben bunu bilemem. Fakat yargıçlar bu tür siyasal değerlendirmelerden kaçınmalıdır. Bir de twitter kararı sonrası sayın Başbakan’ın açıklamalarına bir siyasetçi edasıyla ve çok ağır diye tanımlayabileceğim bir uslupla cevap verdi. Bu tür açıklamaları nedeniyle, muhalif grupların Cumhurbaşkanı adayı olarak kamuoyunda lanse edildi.
Röportajın tamamını okumak için tıklanıyınız