Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Kanal 7 televizyonunda canlı yayınlanan Başkent Kulisi programında eğitim gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Yeni eğitim öğretim döneminde sınıf tekrarı ve devamsızlıkla ilgili yapılan yeni düzenlemelerle ilgili görüşü sorulan Tekin, tüm bu taleplerin öğretmenlerden geldiğini anlattı.
Yusuf Tekin, “Bir yılın sonunda devamsızlıkta çok ciddi mesafe katettik. Yani yüzde 30’a yakın devamsızlık oranlarında azalma ortaya çıktı.” diye konuştu.
Türkçe derslerinde çocukların kendilerini daha fazla kelime kullanarak ifade edebilmelerini, daha iyi anlatımlar yapmalarını istediklerini ve bu konuda önlemler aldıklarını hatırlatan Tekin, başlangıçta öğrencilerin alınan bu karara biraz tepki gösterdiğini fakat yıl sonu itibarıyla okulları ziyaretlerinde “iİyi ki yaptınız.” söylemleriyle karşı karşıya kaldıklarını aktardı.
Tekin, uluslararası arenada İngilizce becerilerini tespit edebilecek sınavlar bulunduğunu ancak Türkçe becerilerinin ölçüleceği uluslararası bir sınavı olmadığını dile getirerek, bu konuda uluslararası onay aldıklarını ve Bakanlık olarak bunu ölçebilecek durumda olduklarını söyledi.
“Devamsızlıkla ilgili esneklik yapacağımız bir şey yok”
Bakan Tekin, devamsızlıkla ilgili bir esnekliğin olup olmayacağına ilişkin soru üzerine, “Esneklik yapacağımız bir şey yok. Zaten yıl içinde öğrenci arkadaşlarımıza özürlü ve özürsüz olarak bir devamsızlık tanımı yaptık.” dedi.
Çocukların okul dışında başka ortamlarda vakit geçirmelerini doğru bulmadığını belirten Tekin, “O yüzden bu konuda kararlı olarak devam edeceğiz.” değerlendirmesini yaptı.
“Yeni müfredatla ilgili kitaplar, eylül itibarıyla hazır olacak”
Bakan Tekin, yeni müfredata ilişkin soru üzerine, programı değişen 26 dersle ilgili ders kitap yazım sürecinin devam ettiğini, eylül ayı itibarıyla bütün kitapların hazır hale geleceğini bildirdi.
Bütün öğretmenlerin yarından itibaren mesleki çalışma programlarının başlayacağını hatırlatan Tekin, “Burada da bütün öğretmenlerimize değişen müfredatla ilgili genel bir bilgilendirme ayrıca yapacağız ama 720 bin öğretmen önümüzdeki yıl yeni müfredata göre ders okutacak, öğretmenlik yapacak arkadaşlarımız da yeni müfredatla ilgili olarak bir eğitim süreci alacaklar.” ifadesini kullandı.
Tekin, tarih derslerinde Cumhuriyet ile Osmanlı arasındaki köprüyü oluşturmaya çalıştıklarına yönelik sözlerinin anımsatılması üzerine, “Dünyada hemen hemen çok az sayıda millete nasip olmuş binlerce yıllık devlet geleneğine sahip bir topluluğuz. Türk milletinin böyle bir yapısı var. Niye biz bunu bir noktada kopartıp bütün bu geçmişi inkâr ederek bu zenginliğimizden vazgeçelim?” değerlendirmesinde bulundu.
Müfredatta dayanışmayı ve toplumsal birlikteliği oluşturabilecek özelliklerin bulunmasının önemine işaret eden Tekin, şöyle konuştu: “Bunu yapmamız cumhuriyeti güçlendirir. Bunu yapmamız cumhuriyetle beraber gelen demokratik yapıyı güçlendirir çünkü bunun öncesinin var olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Ben dolayısıyla hem tarih hem de inkılap tarihi ile ilgili müfredatımızın çocuklarımıza bu anlamda böyle bir bilinç katmasını arzu ediyorum. Toplumu bir arada tutacak referans değerleri güçlendirelim, buralarda bir çatlama olmasın. Onun dışındaki tali konularda siyasal düşüncelerimiz, bakış açılarımız kuşkusuz farklılaşacaktı ama asgari müştereklerimizi oluşturup bu milleti bir arada tutacak o asgari müşterekleri gelecek kuşaklara aksettirmek istiyoruz.”
“Sistem buna müsaade etmez”
Bakan Tekin, Millî Eğitim Bakanlığına atanacak 20 bin öğretmen için uygulanacak mülakat sürecine ilişkin de açıklamalarda bulundu.
“Mülakatla alakalı kimse kimseye torpil yapamayacak mı? Siz yapmazsınız da mesela Bakanlık uhtesinde görevli, pozisyon sahibi bir kişiye gitti, ‘Mülakata gireceğim, yardımcı ol bana.’ dedi. Yok mudur bunun bir yolu?” sorusu üzerine Tekin, “Yok. Ben dâhil hiç kimse yapamaz. Sistem buna müsaade etmez. Bir tane dahi ‘Bana çocuğum mülakata girecek yardımcı olur musun?’ şeklinde bir isim gelmedi bugüne kadar. Başkasına da gidemezler. Milletvekillerimiz dâhil hiç kimse bize böyle bir talepte bulunmadı şu ana kadar çünkü ben bu sınavın objektif, şeffaf, adil ve güvenilir olabilmesi için her türlü tedbiri aldığımızı düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
Tüm süreci elektronik ortamda takip edeceklerini, alınan tüm önlemlere rağmen öngöremedikleri bir biçimde adaletsizliğe sebebiyet verecek her kim olursa hiç tereddüt etmeden gereğini yapacağını bildiren Tekin, “Müsaade etmeyeceğiz böyle bir şeye. Bunun altını çizerek söylüyorum.” dedi.
“Eğitim fakülteleriyle çok daha yakın bir çalışma ortamında bulunacağız”
Tekin, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile kurulması planlanan Millî Eğitim Akademisi’ne ilişkin soru üzerine de belli periyotlarla Türkiye’de öğretmen yetiştirme metodolojisinin değiştiğini, dünyada da artık lisans eğitiminin yanına öğretmen olmak için gerekli formasyonları, gerekli birikimi ya da eğitimi istihdam edecek yapılarla ilgili süreç bulunduğunu anlattı.
Lisans eğitimini bitirenlere 600 saate kadar eğitim veren ülkelerin bulunduğuna işaret eden Tekin, “Lisansı bitiren arkadaşımız, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki okullarda toplam uygulama eğitimini aldığı saat 90 saat. Millî Eğitim Akademisi, sadece ve sadece öğretmen adayları için değil, aynı zamanda hâlihazırda bizim öğretmenimiz olan arkadaşlarımızın hizmet içi eğitimlerinin de planlanacağı, organize edileceği bir yer. Burası aynı zamanda Bakanlık bünyesindeki eğitim kurumu yöneticisi olarak çalışan, yani okul müdürü, müdür yardımcısı ve benzeri görevlerde bulunan arkadaşlarımızın eğitileceği yer.” bilgilerini paylaştı.
Bakan Tekin, akademinin aynı zamanda diğer kamu kurumları ya da özel kurumlara da eğitim verebilecek bir altyapıya sahip olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: “Bu kadar büyük bir iş yükünü Millî Eğitim Bakanlığının tek başına yapması mümkün değil. Dolayısıyla biz burada eğitim fakültelerini ya da herhangi bir fakülteyi işlevsiz bırakmak yerine onlarla çok daha yakın bir çalışma ortamında bulunacağız. Buradaki eğitimi biz vereceğiz demiyoruz. Biz buradaki eğitimi zaten eğitim fakültelerinden ya da ilgili fakültelerden öğretim üyesi arkadaşlarımızla buralardaki akademisyen arkadaşlarımızla beraber yürüteceğimizi söylüyoruz. Eğitim fakülteleriyle, üniversitelerle genel olarak çok sağlıklı bir iletişim kurabileceğimiz bir mekanizma burası. Burası kurulduktan sonra taşra birimleriyle beraber Türkiye’nin her tarafındaki üniversitelerin, bu üniversitelerde çalışan öğretim üyesi arkadaşlarımızın sürece destek olacağı bir zemin oluşturuyoruz.”